1 Mayıs: İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü
1886 yılında sekiz saatlik iş günü hakkı için mücadele ederken idam edilen ABD’li işçi Spies, yargılandığı mahkemede şöyle haykırıyordu: “Bizi asarak işçi hareketini, milyonları, yoksulluk içinde kalan milyonlarca işçiyi kendisine çekemeyen bir hareketi yok edeceğinize inanıyorsanız durmayın, bizi asın! Burada bir kıvılcımı yok edeceksiniz, ama orada, önünüzde ve arkanızda, her yerde başka kıvılcımlar çakacaktır. Bu, içten içe yanan bir ateş. Bu ateşi söndüremezsiniz.” Spies ve aynı mücadeleyi yürüten arkadaşları Parsons, Engel, Fisher 11 Kasım 1887’de idam edildi. Bu olay işçi sınıfı tarihine “Kara Cuma” olarak geçti.
1 MAYIS’IN DOĞUŞU
ABD işçi sınıfının 19. yüzyılın birinci yarısında işgücünün kısaltılması için başlattığı mücadele ilk sonuçlarını 1835’te verdi. İşgünü 10 saate indirildi. Bu süreçten sonra mücadele, başta sekiz saatlik iş günü olmak üzere en temel sendikal hakların kazanılması yönünde gelişti. ABD’deki en önemli işçi örgütlenmelerinden biri olan Emek Şövalyeleri’nin 1880’lerde “Hepimiz Birimiz İçin” sloganyla yürüttüğü mücadele gelişerek güçlendi. 1886’da Emek Şövalyeleri’nin üye sayısı 700 bine ulaştı. Şövalyeler’in en temel taleplerinden biri de çalışma saatlerinin sekiz saatle sınırlandırılmasıydı. Amerikan işçi sınıfının geneli tarafından kabul gören bu talebin işlerlik kazanması için Amerikan İşçi Sendikaları Konfederasyonu harekete geçti. 1 Mayıs 1886 “sekiz saat hakkı için grev yapılacak” gün ilan edildi. Oluşturulan “1 Mayıs Planı”na değişik bölgelerden işçi örgütlenmeleri de katıldı. 1 Mayıs 1886’da yüz binlerce işçi, ABD’nin değişik eyaletleri ve şehirlerinde genel greve çıktı. Polisin ateş açması sonucu bazı işçiler öldü. Gösteriler ertesi günlerde de sürdü. Chicago’da 3 Mayıs ve 4 Mayıs’ta yeni olaylar çıktı ve yeni ölümler yaşandı. Bazı işçi liderleri polisin saldırısı ve vahşi tavrı ortadayken, bütün yaşananlardan sorumlu tutuldu. İşçiler göstermelik bir yargılamadan sonra idama mahkûm edildi. Dört işçi önderi 1887 Kasım’ında idam edildi. Bir işçi önderi ise kaldığı hücrede “ölü” bulundu. Tarihe “Kara Cuma” diye geçen bu olay, 1 Mayıs’ın uluslararası işçi sınıfı tarafından işçilerin mücadele, birlik ve dayanışma günü olarak benimsenmesini sağladı. Amerikan İşçi Federasyonu (AFL) ve CGT, 1890’dan itibaren sekiz saatlik iş günü kabul edilinceye kadar, her yıl 1 Mayıs’ta gösteriler yapılması kararı aldılar. 1. Enternasyonal’de 1889’da Paris’te yaptığı toplantıda, 1 Mayıs’ın uluslararası düzeyde kutlanması kararını aldı. Ve 1 Mayıs uluslararası işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kabul edildi.
1 MAYIS’IN DOĞUŞU
Türkiye’de 1 Mayıs kutlamalarının kökleri 20. yüzyıl başlarına dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında, II. Meşrutiyet’in (1908 yılında) ilanıyla işçi hareketlerinde önemli gelişmeler yaşandı. Ardı ardına yaşanan grevler işçi sınıfının haklarını almada kararlılığını gösteriyordu. İşçiler yeni örgütlenmelerle bir araya gelerek, çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmeyi amaçladı. İşçi sınıfının yaşadığı bu şekillenme sürecinin en önemli göstergelerinden biri 1 Mayıs kutlamaları oldu. Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki ilk 1 Mayıs kutlaması 1909 yılında Üsküp’te gerçekleştirildi. İşçi sınıfı kozmopolit bir özelliğe sahipti ve farklı uluslardan meydana gelmişti. Üsküp’te yapılan bu kutlama tam da 1 Mayıs’ın anlamına yakışır bir içeriğe sahipti. Bulgar, Sırp ve Türk kökenli 100’ün üzerinde işçi, ellerinde bayraklarla yürüyüş yaptı ve taleplerini haykırdı. Aynı gün Bulgar sosyal demokratları, Selanik’te bildiri dağıtarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde yaşayanlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasını, işçilerin haklarını düzenleyecek yasaların çıkarılmasını, grev mevzuatının genişletilmesini istedi. 1 Mayıs İşçi Bayramı, 1909’dan itibaren İstanbul’da, Selanik’te, Üsküp’te ve birçok büyük kentte, bütün engellemelere ve yasaklamalara rağmen kutlanmaya başlandı. 1910’da 1 Mayıs, başta Selanik olmak üzere birkaç Rumeli kentinde kutlandı. Selanik’teki kutlamalar değişik sosyalist ve işçi örgütlenmeleri önderliğinde yapıldı. 1911’de yapılan 1 Mayıs gösterileri, dönemin en yaygın ve en kitlesel kutlamaları oldu. Kutlamalar Üsküp, Selanik, İstanbul, Edirne ve bazı Trakya şehirlerinde yapıldı. Selanik’te yapılan miting tam bir enternasyonal görünüme sahipti. Mitinge 14’ten fazla sendika ve Yahudi, Bulgar, Yunan ve Türk kökenli, 2.000’in üzerinde işçi katıldı. Kutlamalar dört ayrı dilden yapıldı. Aynı gün, yük arabası sürücüleri, mavnacılar ve liman işçileri iş bıraktı. 1912’de 1 Mayıs, Selanik ve İstanbul’da kutlandı. İstanbul’daki kutlama, Dersaadet Tecebbuat-ı İçtimaiye Cemiyeti-İstanbul Toplumsal İncelemeler Derneği ve ona bağlı işçi dernekleri aracılığıyla, Belvü Bahçesi’nde yapılan toplantıyla gerçekleştirildi. Selanik’te ise 7.000’in üzerinde işçi iş bıraktı, çeşitli konuşmalar yapıldı. İşçilerin bir parkta toplanması üzerine güvenlik güçleri harekete geçti. İşçilerin toplantı yapması engellendi.
1. Dünya Savaşı’nın yaklaştığı bu dönemde işçi hareketi üzerindeki baskılar arttı. 1913 ve 1914 yıllarında 1 Mayıs kutlamalarının engellenmesi üzerine, gösteriler yapılamadı. 1. Dünya Savaşı yılları boyunca (1914-1918) 1 Mayıs kutlamaları gerçekleştirilemedi. Mütarekeden (ateşkesten) sonra ve 1919 ve 1923 arasında başta İstanbul, İzmir, Zonguldak, Eskişehir, Edirne, Konya ve Adana’da 19 grev gerçekleştirildi. Bu grevler ağırlıkla İstanbul’da yapıldı. Yabancı sermayenin elindeki demiryolları grevlerin merkezi işlevini gördü. 1919 yılında İzmir ve İstanbul’da binlerce kişinin katıldığı mitinglerde işgal protesto edildi. Bu dönemde Türkiye komünist hareketinin öncüllerinden biri olan Osmanlı Mesai Fırkası adayı Zeytinburnu Fabrikasından Numan Usta Meclis-i Mebusan’a milletvekili olarak seçildi. 1919 öncesi komünist hareket politik örgüt niteliği taşımasa da, Osmanlı Sosyalist Fırkası’nın devamı olarak Türkiye Sosyalist Fırkası, Sosyal Demokrat Fırkası, Müstakil Sosyalist Fırkası, Osmanlı Mesai Fırkası gibi küçük ilişki ağlarıyla kendini ifade ediyordu. Ağırlıkla bu yapılar bir boyutuyla yardımlaşma sandığı, bir boyutuyla sendika ve basit örgütsel formlarla kendini gösteriyordu. 1920 yılında özellikle Karadeniz Bölgesi’nde bir dizi işgal karşıtı miting düzenlendi. 1920 1 Mayıs’ında Türkiye Sosyalist Fırkası (TSF) ve bir grup işçi “Türkiye müstakil olacak” pankartıyla Halıç’tan Beyoğlu’na kadar yürüdü. 1921’de 1 Mayıs işgal günlerinin tüm yasaklamalarına rağmen TSF önderliğinde İstanbul’da kutlandı. Tramvay, vapur ve bazı fabrikalarda çalışan işçiler iş bıraktı. Kağıthane’de gerçekleştirilen kutlamalarda İşçi marşları söylendi, 1 Mayıs’a özgü kıyafet ve aksesuarlar takıldı, işçiler birbirleriyle bayramlaştı. İşçiler o gün içki içmeyi kendilerine yasakladı. TIÇSF “Mayıs’ın 1. günü amelenin en mukaddes bayram günüdür. Bu mukaddes bayram gününün kutlanması bütün amele için bir vazifedir.” diye açıklama yaptı.
1922’de 1 Mayıs İstanbul, Ankara ve İzmir’de kutlandı. İstanbul’da ağırlıkla sol parti ve örgütlerin oluşturduğu “1 Mayıs Komisyonu” öncülüğünde kutlamalar gerçekleştirildi. Şefik Hüsnü’nün önderliğindeki Türkiye İşçi ve Çiftçi Fırkası (TIÇF) 1 Mayıs’ın kutlanmasında önemli rol oynadı. Sultanahmet Meydanı’nda toplanan işçiler Kağıthane’ye yürüdü. O yıl Ankara’da ilk 1 Mayıs kutlaması yapıldı. İmalat-ı Harbiye ve demiryolu işçileri iş bırakıp aileleriyle birlikte katıldıkları bir toplantı düzenledi. Toplantıda işgal güçleri kınanarak Mustafa Kemal’e ve kurduğu hükümete destek verildiği açıklandı.
1923 yılında Cumhuriyet ilân edildi. Türkiye Cumhuriyeti dönemin jeopolitik konumuna bağlı olarak bir konumlanış içine girdi. Petro-politik bu konumlanışı belirledi. Türkiye Cumhuriyeti Bolşevizm ve emperyalizm arasında bir tampon ülke işlevi görmeye başladı.
1923’te 10 milyon nüfusun bulunduğu Türkiye’de tahmini rakamlara göre, 112 bin ile 145 bin civarında işçinin olduğu varsayılmaktadır. Bu sayı o koşullarda genel nüfus içinde azımsanamayacak bir orandı.
Başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde işçi örgütleri kurulmuştu. Mevcut iktidar İstanbul Umum Amele Birliği gibi örgütlenmelerde sınıfı kontrol etmeye çalıştı. Fakat işçi sınıfı bağımsız örgütlenmelerini yarattı. 1924 yılında kurulan Amele Teali Cemiyeti en önemli işçi örgütlenmesi olarak öne çıktı.
1923 İzmir İktisat Kongresi’nde Türkiye’nin izleyeceği “Kalkınma Yolu” belirlendi. Bu yol kapitalizmdi. Kongrede işçi sınıfı 120-130 delegeyle temsil edildi. Kongrede işçi delegasyonunun önerisiyle 1 Mayıs’ın “Türkiye işçilerinin Bayramı olarak kanunen kabulü” ilkesi benimsendi. Fakat bu karar uygulamaya geçirilemedi.
1923 yılında 1 Mayıs Ankara’da, İzmir ve Adapazarı’nda kutlandı. İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamaları İstanbul Umum Amele Birliği tarafından gerçekleştirildi. Umumi Amele Birliği genel merkezi, Cumhuriyet hükümetine ve Enternasyonal’e kutlama mesajları yolladı. Gösteride belirli talepler ileri sürüldü. Özellikle Mesai Kanunu’nun çıkarılması istendi. İstanbul’da ayrı bir kutlama da, Mürettipin Cemiyeti ve TIÇSF tarafından organize edilen toplantıyla yapıldı. Toplantıda İzmir İktisat Kongresi’nde belirlenen ilkelerin hayata geçirilmesi için çabaların yoğunlaştırılması kararı alındı.
Ankara ve Adapazarı’nda 1 Mayıs kutlamaları İmalat-ı Harbiye işçileri tarafından gerçekleştirildi. Fakat 1 Mayıs sonrasında TIÇSF ve bazı siyasal çevrelere yönelik tutuklama operasyonları başlatıldı.
1924’te 1 Mayıs kutlamaları hükümetçe yasaklandı. Yasaklamaya rağmen İstanbul’da Türkiye Umum Amele Birliği, Ankara’da ise İmalat-ı Harbiye işçileri yaptıkları toplantılarda 1 Mayıs’ı kutladılar.
1925’te gerçekleşen Şeyh Sait İsyanı gerekçe gösterilerek 4 Mart’ta Takrir-i Sükûn Kanunu yürürlüğe girdi. Yasayla tüm muhalif örgütler ve yayın organları kapatıldı. Mevcut iktidar, iktidarın hegemonyasını yayma aracı olarak İstiklal Mahkemeleri’ni devreye soktu. Her türlü işçi hareketi fiilen engellendi. Amele Teali Cemiyeti’nin 1 Mayıs kutlamaları için sınırlı izin verildi. Cemiyet ancak 1 Mayıs’ta toplantı yapabildi. Cemiyete verilen izin, cemiyet üyelerine yönelik bir operasyona dönüştü. Üyeler hakkında yasal kovuşturmalar açıldı ve bazı yöneticiler tutuklanarak İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandı. Bu yöneticiler 7 ila 15 yıl arasında cezaya çarptırıldı.
1925 yılından sonra 1 Mayıs’lar gizlilik içinde kutlanmaya başlandı. Her 1 Mayıs yaklaştığında tutuklama kampanyaları başlatıldı. 1 Mayıs’ı çeşitli biçimlerde kutlama girişiminde bulunan işçilere muhtelif baskılar ve cezalandırmalar uygulandı. Her şeye rağmen işçi sınıfı ve emek yanlısı güçler 1 Mayıs’ları örtük biçimde de olsa kutlamaya devam etti.
1926’da 1 Mayıs gizli olarak kutlansa da 1927 yılında Amele Teali Cemiyeti’nin belirli şartlar altında kutlamasına izin verildi. Cemiyetin merkezinde yapılan bayramlaşmadan sonra Kağıthane’de toplanılarak eğlenildi. Kutlamaya “izin” verilmesine rağmen 1 Mayıs’a katılan bazı işçiler cezalandırıldı, bazıları ise işten çıkarıldı. 1927 1 Mayıs’ından sonra izinli ve açık olarak kutlamalara yasak getirildi. Ve bu yasak yaklaşık 50 yıl sürdü. Aslında 1 Mayıs’ın yasaklanması, Türkiye işçi sınıfının bağımsız bir güç olarak toplumsal maddi yaşamda ağırlığını hissettirmemesi yönünde yapılan uygulamaların somut bir göstergesiydi. Bu durum aynı zamanda Türkiye’deki Sazarizm’in bir tezahürüydü.
1927 yılından sonra her 1 Mayıs toplumsal muhalefetin bastırılmaya, ezilmeye veya sindirilmeye çalışıldığı bir gün oldu. Egemen güçler, 1 Mayıs öncesinde çeşitli muhalif yapılara ve kişilere yönelik polisiye operasyonlar düzenlemeyi alışkanlık haline getirdi. 1 Mayıs’ın anarşi ve terörle anılmasını sağlayacak dezenformasyon faaliyetleri yürütüldü. Bu havanın yaratılması için azami gayret gösterildi. Egemen güçler, bu çabalarında istedikleri sonuçları elde etti. İşçi sınıfı saflarında bile yakın zamana kadar böylesi eğilimler etkisini gösterdi.
Her şeye rağmen, 1 Mayıs’ın örtük bir şekilde de olsa piknik yapma, köy gezileri, küçük toplulukların bir araya gelmesi, simgesel bazı şeylerin takılması, el ilanı ve bildiri dağıtılması gibi hareketlerle kutlanması geleneği sürdürüldü.
1935 yılında çıkarılan bir kanunla 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek Bayramı” adıyla genel tatil günü olarak kabul edildi. 1935’ten 1951 yılına kadar işçilere bu güne ilişkin bir ücret ödenmezken, 1951’de çıkarılan bir yasayla 1 Mayıs’ta işçilere çalışılmaksızın yarım yevmiye ödenmeye başlandı. Bu uygulama da 1956’da değiştirilip, işçilere tam ücret verildi.
1 Mayıs’ın içeriğini boğmayı, sıradan bir tatil gününe indirgemeyi amaçlayan bu politikalar, özünde 1930’lu yıllarda CHP’nin işçi örgütlenmelerini vesayet altına alma politikalarının bir parçasıydı.
1940’lar ve 1950’li yıllar boyunca 1 Mayıs’ların kutlanmasının yasaklanması devam etti. 1 Mayıs öncesinde çeşitli sol, muhalif işçilere, aydınlara ve gruplara yönelik gözaltına alma ve tutuklama operasyonları sürdü. Demokrat Parti (DP) iktidara, işçi sınıfına çeşitli vaatlerde bulunarak gelse de, yine yöneldiği, baskı ve kontrol altında tutmaya çalıştığı kesim işçi sınıfı oldu. 1940’lar ve 1950’li yıllarda da her şeye rağmen 1 Mayıs’ların kutlanma geleneği sürdü. Bütün baskı ve tehditlere rağmen gelenek yaşıyor, yaşatılıyordu.
27 Mayıs darbesinden sonra, 1 Mayıs öncesinde yapılan gözaltına alma ve tutuklama operasyonlarına son verildi.
Yine de 1960’lı yıllarda kitlesel ve yasal 1 Mayıs kutlamaları yapılamadı. 1 Mayıs’lar genellikle lokal düzeyde ve kalabalık olmayan gruplar tarafından kutlandı.
12 Mart faşizmi Türkiye’yi karanlık bir döneme sürükledi. İşçi sınıfına ve örgütlenmelerine yoğun baskılar uygulandı. 12 Mart baskı ve şiddet rejimi, etkisini 1973 sonlarına kadar sürdürdü. Bu dönemden sonra Türkiye’de toplumsal muhalefet hızla yükseldi.
Yarım asırlık bir aradan sonra ilk açık 1 Mayıs kutlaması 1975 yılında bir salon toplantısıyla gerçekleştirildi. Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP)’nin İstanbul’da Tepebaşı Gazinosu’nda organize ettiği bu toplantı yeni bir dönemin habercisi oldu.
1 Mayıs’ın kitlesel düzeyde kutlanması ise 1976 yılında gerçekleşti. DİSK’in düzenlediği yürüyüş ve mitinge Türk-İş üyesi sendikaların yanında bağımsız sendikalar ve çeşitli demokratik kitle örgütleri katıldı. Beşiktaş’tan başlayan yürüyüş Taksim Meydanı’nda yapılan mitingle son buldu. 400 bin kişinin katıldığı bu görkemli 1 Mayıs kutlaması, dosta düşmana işçi sınıfının gücünü gösterdi.
1977 1 Mayıs’ı yine DİSK’in düzenlediği yürüyüş ve mitingle kutlandı. Taksim Meydanı’nı yüz binler doldurdu. 1976 1 Mayıs’ından daha yoğun bir katılımla gerçekleşen bu kutlamada Türk-İş üyesi sendikalar, bağımsız sendikalar, çeşitli demokratik kitle örgütlenmeleri yer aldı. Türkiye’nin her yerinden Taksim Meydanı’na yığınlar aktı. Kitle hareketinin doruğunu gösteren bu eylem CIA, MİT, kontrgerilla tarafından provoke edilmeye çalışıldı. Taksim Meydanı’nı gören çeşitli mekânlarda mevzilenen bu güçler, kitlenin üzerine yaylım ateşi açtılar. Açılan ateş ve panik yüzünden 37 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi yaralandı. Bu kıyımın sorumluları hiçbir zaman ortaya çıkarılmasa bile, Türkiye halkı bu karanlık güçlerin kimler olduğunu bilmektedir. 1977 tarihe “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçti. 1 Mayıs 1977 katliamı, yükselen toplumsal muhalefeti boğmak, kitle hareketini parçalamak ve bir iç savaş sürecinin zeminlerini örmek amacıyla organize edildi. 1977’den sonra Türkiye’de siyasal kutuplaşma hızla arttı, şiddet ve terör sivil ve resmi faşist güçler tarafından yaygınlaştırıldı. Bu sürecin bir karşı devrim sürecine hizmet ettiği ve 12 Eylül Darbesi’ne hazırlık yapıldığı yıllar sonra devletin resmi belgeleriyle de ortaya çıkacaktı. 1 Mayıs 1977 bu anlamda kritik bir dönemeç simgeledi. Türkiye’ye ya korku egemen olacaktı ya da umut ve özgürlük.
1 Mayıs 1978, bir önceki yıl çıkan olaylara rağmen hemen hemen aynı yoğunlukta kutlandı. DİSK tarafından düzenlenen yürüyüş ve mitinge yüz binler katıldı. Taksim Meydanı’nda yığınlar “Yaşasın 1 Mayıs” sloganı atarken, 1 Mayıs 1977 Katliamı’nı lanetledi.
1 Mayıs 1979, İstanbul’da Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından yasaklandı ve sokağa çıkma yasağı konuldu. Türkiye çapında büyük kutlama İzmir Konak Meydanı’nda yapıldı. Mitinge, DİSK ve Türk-İş üyesi sendikalar, bağımsız sendikalar ve çeşitli meslek ve kitle örgütlenmeleri kitlesel bir şekilde katıldı. Konak Meydanı tarihi bir gün yaşadı. İstanbul’da sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen çeşitli siyasi parti üyeleri ve sendikacılar 1 Mayıs’ın meşruluğunu göstermek için sokağa çıktı. Yüzlerce kişi bu meşru eylemden dolayı gözaltına alındı.
1 Mayıs 1980 İstanbul ve İzmir’de yasaklandı. DİSK ve Türk-İş’e üye bazı sendikalar 30 Nisan’da yasaklamayı protesto eylemleri yaptı. 1 Mayıs günü İstanbul ve İzmir’de izinsiz gösteriler yapıldı. DİSK, 1 Mayıs’ı sıkıyönetimin bulunmadığı Mersin’de kutladı.
12 Eylül 1980 askeri darbesiyle Türkiye faşizmin karanlığının pençesi altına girdi. Şiddetin ve korkunun egemen olduğu bir dönem başladı. Başta işçi sınıfı olmak üzere tüm toplumsal muhalefet güçleri ezilmek ve bastırılmak istendi. DİSK kapatıldı, Türk-İş’in faaliyetlerine önemli kısıtlamalar getirildi. Binlerce işçi önderi, sendikacı gözaltına alınıp, işkenceden geçirilerek tutuklandı. 1 Mayıs kutlamalarına yasak getirilerek, 1 Mayıs’ın tatil günü olması kaldırıldı. İşçi sınıfının bayramı, birlik, mücadele, dayanışma günü olan 1 Mayıs “yasadışı” bir olay gibi gösterilmeye, bu yönde yoğun anti-propagandalar yapılmaya başlandı.
12 Eylül rejimi, suskun, tepkisiz, itaatkâr bir toplum ve işçi sınıfı yaratmak istiyordu. Rejimin 1 Mayıs’a yaklaşımı, bir anlamda işçi ve emekçi güçlerin mücadele ve örgütlenmelerine yaklaşımını ortaya koymaktaydı.
Ülkede karanlığın devam etmesi başta işçi sınıfının susturulmasıyla başarılabilirdi. Ama bu, hayatın tabiatına aykırıydı; 12 Eylül Darbesinden ağır yaralar alan işçi sınıfının toparlanması, yavaş da olsa, 1980’li yılların ortalarından sonra gerçekleşti. 12 Eylül rejiminin bütün şiddet ve baskı politikalarına rağmen, işçi sınıfı 1 Mayıs’ları kutlama geleneğini sürdürdü.
1 Mayıs’larda işyerlerinde bayramlaşmalar, kısa süreli iş bırakmalar görüldü. İşçiler simgesel işaretler takarak 1 Mayıs’ları selamladı. Yapılan piknik ve kır gezilerinde 1 Mayıs’ların önemi ve anlamı anlatıldı ve tartışıldı. 1 Mayıs kutlamaları karanlıkta yakılan kıvılcımlar oldu. Kıvılcımların aleve dönüşmesi de uzun sürmeyecekti.
1987’de 1 Mayıs fiili gösteriler ve eylemlerle kutlandı. Onlarca kişi gözaltına alındı. 12 Eylül rejiminin korku duvarı yıkılıyordu. Ayrıca İstanbul’da kapalı salon toplantısı yapıldı.
1988’de kitlesel olarak Taksim’e çelenk koyma eylemi yapıldı. Eyleme SHP milletvekilleri de katıldı. Fakat polisin saldırısı sonucunda onlarca kişi gözaltına alındı. Yurdun dört bir tarafında yine fiili gösteriler ve eylemlerle 1 Mayıs çeşitli biçimlerde kutlandı.
1989 1 Mayıs’ta İstanbul’da yasal olmayan bir gösteriyle binlerce kişinin katılımıyla kutlandı. Değişik kollardan Taksim Meydanı’na çıkılmaya çalışıldı. Bu meşru eylem sonucunda yer yer çatışmalar çıktı. Polisin açtığı ateşle bir işçi öldü, çok sayıda kişi yaralandı.
Kendi tarihinde ilk defa Hak-İş, 1 Mayıs’ı kutladı. 1990 1 Mayıs’ı da İstanbul’da izinsiz bir şekilde kutlandı. Binlerce kişi “Yaşasın 1 Mayıs” sloganlarıyla Taksim Meydanı’na girmeye çalıştı. Yer yer çatışmalar çıktı. Polisin açtığı ateş sonucu bir kişi yaralanarak felç oldu, onlarca kişi yaralandı. Çok sayıda kişi gözaltına alındı. Hak-İş, 1 Mayıs dolayısıyla bir bildiri yayımladı.
1 MAYIS BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA
1991 yılında İstanbul Saraçhane’de bir gösteri yapıldı. Türk-İş, dokuz ilde ve genel merkezinde 1 Mayıs dolayısıyla salon toplantıları yaptı. Hak-İş, 1 Mayıs’ta Ankara’da bir panel düzenledi.
1992’de 1 Mayıs, İstanbul Gaziosmanpaşa’da yasal bir mitingle kutlandı. Türk-İş, DİSK ve Hak-İş “1 Mayıs Güç Birliği Ortak Bildirisi”ni yayımladı.
1993 1 Mayıs’ı çeşitli biçimlerde kutlandı. Türk-İş, 1 Mayıs’ı İstanbul Abide-i Hürriyet Meydanı’nda yaptığı yürüyüş ve mitingle kutlarken, DİSK ise Pendik’te yaptığı mitingle kutladı. Hak-İş, Taksim Meydanı’na çelenk koydu. Mitinglerde on binlerce kişi alanları doldurdu.
1994 1 Mayıs’ı, içinde Türk-İş, DİSK, Hak-İş ve Kamu Çalışanları Sendikası Platformu’nun yer aldığı Demokrasi Platformu tarafından İstanbul’da Abide-i Hürriyet Meydanı’nda kutlandı. Alan on binlerce işçi tarafından dolduruldu. Ayrıca Türkiye’nin değişik yerlerinde (Ankara, İzmir, Kayseri, Bursa, Samsun ve Antalya’da) kutlamalar yapıldı. 1 Mayıs kutlamaları, farklı sendikal örgütlerin bütün görüş ayrılıklarına ve farklı sendikal politikalarına rağmen, işçi sınıfının birliğini ve gücünü göstermesi açısından önem taşıdı. Türkiye sendikal hareketinin birliğine giden yolda önemli bir adım atılmış oldu. Uzun süre devam eden 1 Mayıs’a mesafeli yaklaşımlar böylece aşıldı. 1 Mayıs’ın anlamına yakışır tarzda kutlamalar, işçi sınıfının genelini kapsayan bir içerik kazandı. 1 Mayıs konusunda var olan önyargılar hızla aşılmaya başlandı.
1995 1 Mayıs’ı yine Demokrasi Platformu’nun organizasyonuyla İstanbul, İzmir, Adana ve Ankara’da kutlandı. Hak-İş, 1994 1 Mayıs’ında bazı sol grupların tavrından duyduğu rahatsızlığı gerekçe göstererek kutlamalara katılmadı. Türkiye’nin dört bir yanında on binler 1 Mayıs’ı büyük bir coşkuyla karşıladılar.
1996 1 Mayıs’ı, Türk-İş, DİSK, Hak-İş ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) tarafından Kadıköy’de kutlandı. On binlerce kişinin katıldığı kutlamalarda olaylar çıktı. Üç işçi polis kurşunuyla öldü, onlarca kişi yaralandı. Geniş gözaltına alma operasyonu yapıldı.
1997 1 Mayıs’ı Türk-İş, DİSK ve KESK tarafından Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı’nda kutlandı. Önceki yıl yaşanan olaylar sonucu katılımda belirli oranda azalma olsa da, yine de binlerce kişi alanlarda toplandı.
1998 1 Mayıs’ı Türk-İş, DİSK, KESK, Hak-İş organizasyonuyla Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı’nda kutlandı. Ayrıca Ankara, İzmir ve Türkiye’nin diğer illerinde 1 Mayıs kutlamaları yapıldı. Alanları on binler doldurdu.
1999 1 Mayıs’ı DİSK ve KESK tarafından İstanbul’da Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı’nda yürüyüş ve gösteriyle kutlandı. Türk-İş ve Hak-İş ise 1 Mayıs’ı salonlarda kutladı.
Yeni bin yılın başında ise 1 Mayıs, DİSK, Hak-İş, KESK, Türk-İş tarafından İstanbul Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı’nda yapılan yürüyüş ve gösteriyle kutlandı. Ayrıca Ankara, İzmir ve diğer illerde de 1 Mayıs kutlamaları yapıldı.
2000 1 Mayıs’ı “küresel saldırıya karşı gücümüz birliğimiz” sloganıyla tüm Türkiye’de kutlandı. Türk-İş, DİSK, KESK, Hak-İş organizasyonuyla İstanbul Abide-i Hürriyet Meydanı’nda yapılan 1 Mayıs’a on binlerce kişi katıldı. Yurdun birçok merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs gösterilerine toplamda 200.000 kişi katıldı. IMF, Dünya Bankası, DTÖ protesto edildi.
2001 1 Mayıs’ı, 44 ilde gerçekleştirildi. Türk-İş, Hak-İş, DİSK ve KESK’in organize ettiği İstanbul’daki Abide-i Hürriyet Meydanı’nda yapılan gösteriye 80.000 kişi katıldı. Kitleler IMF politikalarını, yolsuzlukları ve F tipi cezaevlerini protesto ettiler.
2002 1 Mayıs’ı, başta Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı olmak üzere, tüm Türkiye’de kutlandı. 2002 1 Mayıs’ına 100 binlerce kişi katıldı. İzmir’deki 1 Mayıs’a 50.000 kişi iştirak etti. Adana’da son yılların en büyük kitlesel gösterisi yapıldı. Ayrıca Samsun, Sivas-Divriği, Antakya, Bolu, Trabzon, Lüleburgaz ve Hopa’da renkli ve coşkulu 1 Mayıs kutlamaları gerçekleştirildi.
Kitleler IMF politikalarına ve programlarına karşı yoğun tepki gösterdiler. Krizin yıkımını yaşayan işçiler özellikle IMF ve Dünya Bankası’na karşı sloganlarla alanları doldurdular.
2003 1 Mayıs’ı yine Abide-i Hürriyet Meydanı’nda kutlandı. 1 Mayıs, Türk-İş, DİSK, Hak-İş ve KESK’in organizasyonuyla gerçekleştirildi. 1 Mayıs kutlamalarına 100.000 kişi katıldı. 1 Mayıs gösterisi savaş karşıtı bir mahiyete büründü. Ayrıca yurdun değişik illerinde de 1 Mayıs gösterileri yapıldı. ABD emperyalizmi lanetlendi.
2004 1 Mayıs gösterileri, başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere elliye yakın merkezde yapıldı. Sendikalar İstanbul’da iki ayrı alanda 1 Mayıs’ı kutladı. Türk-İş, Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı’nda, DİSK, KESK, TTB, TMMOB ise Saraçhane Meydanı’nda 1 Mayıs gösterilerini organize etti. Abide-i Hürriyet Meydanı’ndaki kutlamaya 25.000 kişi katıldı. Saraçhane’deki kutlama daha geniş katılımlı gerçekleşti. Ancak 1 Mayıs’ın iki ayrı meydanda kutlanması, gerekçesi ne olursa olsun, işçi sınıfının birliğini ve ortak duruşunu zedeledi. 1 Mayıs’ın ruhuna yakışmayan bir tavır oldu.
2005 1 Mayıs’ı, Türk-İş, Hak-İş, DİSK ve KESK’in önderliğinde Kadıköy’de kutlandı. Ayrıca 46 ilde 1 Mayıs gösterileri yapıldı. Bu gösterilere tahminen 200.000 kişi katıldı. Kadıköy’deki 1 Mayıs kutlamalarına 60.000 kişi iştirak etti. Sendika üyesi işçilerin gösteriye katılımı az oldu.
2006 1 Mayıs’ı 40’dan fazla merkezde kutlandı. Sosyal güvenlik ve sağlığın özelleştirilmesiyle ilgili yasanın meclisten geçirilmesi protesto edildi. DİSK ve KESK’in organizasyonuyla Kadıköy’de gerçekleşen mitinge 40.000 kişi katıldı. Türk-İş, Ankara merkezli kutlamalar yaptı. Türkiye genelinde yapılan gösterilere on binlerce kişi iştirak etti.
2007 1 Mayıs’ının, 1977 katliamının 30. yılı olması dolayısıyla hedefi Taksim’di. Binlerce işçi ve gösterici, Taksim’in yasaklanmasına rağmen fiilen alana çıktı. 1 Mayıs günü İstanbul, sıkıyönetim günleri gibiydi.
2008 1 Mayıs’ının hedefi yine Taksim’di. İstanbul’un fiilen sıkıyönetime tabi tutulması ve Taksim’in gösteriye kapatılmasına rağmen binlerce işçi ve eylemci alanı zorladı. Polisin son derece sert tavrına rağmen 1 Mayıs kararlılıkla kutlandı.
2009’da 1 Mayıs, “bayram” olarak yasa hâline getirildi. Ancak 1 Mayıs meydanı olan Taksim yine işçilere yasaklandı. İşçiler ve kitleler her şeye rağmen alanı zorladılar. Gözaltılar ve polis şiddetiyle kitleler engellenmeye çalışıldı.
2010 yılında 1 Mayıs Taksim’de kutlandı. Yasaklar duvarı yıkıldı. Tarihsel randevu gerçekleşti. Türkiye’nin birçok ili 1 Mayıs alanına dönüştü.
2011 yılının 1 Mayıs’ında yüz binler Taksim’e aktı. Milyonlar 1 Mayıs’ta alanlarda, sokaklardaydı.
2012 1 Mayıs’ı, 1 Mayıs tarihinin en kitlesel eylemi oldu. Taksim’deki kutlamalara 1 milyon kişi katıldı. Çeşitli illerdeki kutlamalarla görkemli bir 1 Mayıs gerçekleştirildi.
2013’te büyük kitlesel katılımlar karşısında düzen güçleri korktu. Taksim işçilere ve kitlelere yeniden yasaklandı. Ancak kitleler Taksim’i her şeye rağmen zorladı. Polis şiddeti boyutlandı.
2014’te Taksim yasağı devam etti. Kitleler ve işçi sınıfı alana girmeye çalıştı. Yine polis şiddeti ve gözaltına almalar yaşandı.
2015 1 Mayıs’ında yeniden Taksim yasaklandı. Polis devleti yönündeki düzenlemelerin bir parçası olarak devreye sokulan İç Güvenlik Yasası’nın ilk pratiği 1 Mayıs’ta gerçekleşti. İstanbul kuşatıldı ve fiili sıkıyönetim ilan edildi. Polis şiddeti ve gözaltı operasyonlarıyla 1 Mayıs engellenmeye çalışıldı. Ancak başarılı olunamadı, kitleler ve işçi sınıfı alanı zorladı.
2016 yılında Taksim yasağı devam etti. 1 Mayıs her şeye rağmen Türkiye çapında kutlandı.
Taksim, bir şiar ve bir gelenektir. Taksim, işçi sınıfının 1 Mayıs alanıdır.
2017 1 Mayıs’ını Taksim’de kutlamak için ileri!
Son sözü Mustafa Suphi’ye bırakalım. Mustafa Suphi 1920’de Bakü’den işçi sınıfına şöyle sesleniyordu: “Ey dünyanın yapıcısı olan işçiler… (1 Mayıs) bütün dünyadaki mazlum insanların bekledikleri mutlu gün, bütün dünyadaki mazlum halkların kaderlerini birbirine bağlayan büyük bir bayramdır! Düşününüz ki, en şanlı senlikler, kendi kaderinizi ellerinize alacağınız günlerde gerçekleşecektir!”
Kaynakça:
- Foner, S. Philip. “Mayıs Günleri – 1 Mayıs’ın Kökeni ve Dünyadaki Tarihsel Gelişimi”; Bibliotek Yay., 1996.
- Seren, A. “Türkiye İşçi Sınıfı ve Tarihsel 1 Mayıs’lar” Yurt ve Dünya, Mayıs 1977.
- Güzel, Şehmuz M. “Cumhuriyet Türkiye’sinde İşçi Hareketleri” Cumhuriyet Dönemi, Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yay., c. 7.
- Onur, Hakkı. “1908 İşçi Hareketleri ve Jön Türkler” Yurt ve Dünya, Mart 1977.
- Keskinoglu, İrven. “1 Mayıs’lar” Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi Kültür Bak., Tarih Vakfı Ortak Yay., C.1., 1996.
- Sendikalı İşçinin Ders Notları Konuk Yay., 1977.
- Türkiye İşçi Sınıfının Mücadele Tarihi, TİB Yay., 1976.
- 1 Mayıs, Günce Yay., 1976.