İŞÇİLER NEDEN ÇALIŞMAK ZORUNDADIR?
İnsanlar, yaşamak için yiyecek, giyecek, barınak gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar.
Ekmeğin ve üst-başın alınması, kiranın ödenmesi, odun-kömür parasının bulunması, çocukların okul masraflarının karşılanması, hastalık hâlinde doktor, ilâç parasının ödenmesi gibi birçok ihtiyacın giderilmesi işin; işçiler bu düzende çalışmak zorundadır.
İşçilerin yaşamlarını sürdürebilmek için işgücünden, yani çalışma gücünden başka satacak bir şeyleri yoktur.
Çalışan, alın teri akıtan, mal üreten işçilerin aralarında önemli benzerlikler vardır. Çalışma ve yaşam koşulları birbirine yakındır.
Çıkarları ortaktır.
Bundan dolayı işçiler için “aynı hamurdan yoğrulmuş, aynı iplikten dokunmuşlardır” denir.
İşçiler üretir ama ürettiklerine sahip çıkamazlar. Çünkü üretim araçlarına (topraklara, fabrikalara, makinelere, hammaddelere) sahip değillerdir. Bunlara ufak bir azınlık sahiptir. Üretim araçları onların özel mülkiyetindedir.
ÜRETİM NEDİR?
İnsanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için; karınlarını doyurabilmeleri, giyinmeleri, barınmaları gerekir.
Karınlarını doyurabilmeleri için; ekmek yemeleri, su içmeleri,
Giyinmeleri için; kumaştan elbise dokunması, köseleden ayakkabı yapılması,
Barınmaları işin de başlarım sokabileceği evlerinin olması gerekir.
Bu kişisel ihtiyaçların dışında toplu ihtiyaçlarımız diye tanımlayabileceğimiz, gereksinmelerimiz vardır. Yol, su, elektrik, köprü, demiryolu, hastane, okul, sinema gibi.
Ayrıca bu toplu ihtiyaçlarımızın sağlanmasında kullandığımız makine, alet ve araçlara gereksinmelerimiz vardır.
Bu ihtiyaçlarımızı karşılamak için de çeşitli ürünler kullanırız.
Kısaca hayatımızı sürdürebilmemiz için biz çeşitli ürünleri tüketiriz.
Yaptığımız bu faaliyete tüketim denir.
Kullandığımız, tükettiğimiz ürünlere de maddi ihtiyaç denir.
Üretim ise; insanların yaşamak için zorunlu olan maddeleri elde etmek üzere giriştikleri toplu faaliyettir.
Bu faaliyet önceden planlanması ve belirli bir amaca göre yapılmasından dolayı bilinçli
faaliyettir. ,
Ayrıca insanlar üretim sırasında alet ve araç kullanırlar. Ve bu aletleri yine kendileri üretir. İnsan için “Araç yapan canlıdır” denmesi de bundan dolayıdır.
Toprakta yetiştirilen pamuğun makinelerde dokunması, giysi yapılması, hayvan derilerinin işlenerek kösele ayakkabı yapılması, yeraltından çıkarılan çeşitli madenlerin işlenip, buzdolabı, otomobil, çamaşır makinesi yapılması, doğadan elde edilen çeşitli kimyasal maddelerden ilaç ve boya imal edilmesi bütünüyle bir üretim faaliyetidir.
Bu faaliyetler sonucu ortaya çıkan maddelere de ürün denir.
ÜRETİM GÜÇLERİ NEDİR?
Üretim, işçiler tarafından işyerlerinde gerçekleşir.
İşçiler, işyerlerindeki makinelerde hammaddeler üzerinde çalışıp, bu maddeleri işleyerek, mal ortaya çıkarırlar. Böylesi bir faaliyetin gerçekleşmesi için işçilerin belirli bir bilgi, beceri ve iş alışkanlığına sahip olmaları gerekir.
İşçilerin işyerlerinde çalışarak ortaya çıkardıkları ürünlerin meydana gelmesi ya da üretimin olabilmesi için 3 şeyin bir arada bulunması gerekir.
- Üretim araçları
- İşçiler
- Üretim tecrübesi
1) ÜRETİM ARAÇLARI NEDİR?
Üretim araçları, üretim yapılırken insanların başvurduğu, kullandığı, denetim altına aldığı bütün iş aletleri, araçları, gereçleri ile iş nesnelerinden meydana gelir.
Üretim araçlarını başta toprak olmak üzere bütün doğal kaynaklar (ormanlar, sular, yeraltından çıkarılan madenler), bu kaynakları işlerken, çalışırken, insanların kullandığı her türlü alet, araç, gereç, (çekiç, testere, pense vb.), makineler, bilgisayarlar, üretimin yapıldığı tesisler (fabrikalar, işletme binaları, depolar, ulaştırma araçları vb.), diğer gerekli tesisler (mağazalar, bankalar) kapsar.
Kısaca üretim araçları
– Toprak ve tüm doğal kaynaklar
– Her türlü araç, gereç,
– Makinalar,
– Tesislerdir.
2) İŞÇİ KİMDİR?
Emek, insanların temel ihtiyaçlarını ”üretmeye yönelik bilinçli bir çabadır. İşçi de yaşamını çalışarak kazanan, verdiği emekle üreten, başkalarını sömürmeyen insandır.
Üretim araçlarını yani; toprağı, makineleri, hammaddeleri işleyen insanlar olmazsa, üretim araçlarından hiçbir şey elde edilemez.
İşçiler tarafından harekete geçirilmeyen, çalıştırılmayan hiçbir makine hiçbir araç ortaya ürün çıkaramaz.
Onları işleyecek, çalıştıracak, kullanacak işçiler gereklidir. Buradan şöyle bir sonuca da varabiliriz; tek başına üretim araçları değer yaratmaz. Bu yüzden “zenginliğin anası topraksa, babası da emektir” denilmiştir.
3) ÜRETİM TECRÜBESİ NEDİR?
Üretimin olabilmesi için, bir de üretim tecrübesi, çalışma becerisi gereklidir.
Üretim tecrübesi, iş bilgisi, iş alışkanlığı ve iş becerisi anlamına gelmektedir. Üretim tecrübesi, bir başka deyimle, işin gerçekleşmesi için gerekli olan teknik bilgidir.
Bunlar kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilerin yanında belirli bir eğitim görülerek kazanılan birikimlerdir.
Bu birikim ve tecrübe olmadıktan sonra, makinenin başına geçecek herhangi bir insanın bu makineyi çalıştırması, kullanabilmesi mümkün değildir. Herhangi bir işyerinde bir işçinin üretim araçlarını kullanabilmesi için mutlaka üretim tecrübesine sahip olması gerekir.
Bu aynı zamanda iş görgüsü, üretim deneyimi, iş alışkanlığı demektir. Bundan dolayı da işyerlerinde kalifiye işçi ve kalifiye olmayan işçi gibi tanımlamalar yapılır.
Bütün bu söylediklerimizden çıkan sonuç ise şudur. Üretimin gerçekleşebilmesi için;
- Üretim araçlarına,
- İşçilere
- Üretim tecrübesine gerek vardır.
Bu üç unsura üretici güçler denir. Unutulmaması gereken, üretici güçler olmadan üretimin olmayacağıdır.
ÜRETİCİ GÜÇLER DEĞİŞKEN MİDİR?
Üretim güçleri tarih boyunca sürekli olarak değişmiştir. Çünkü insanların ihtiyacı ve gereksinmeleri aynı olmamıştır.
Bunu insanların bugünüyle dünü arasındaki yaşam tarzlarında, kullandığı araç ve gereçlerde kolayca görebiliriz.
Eskiden çiğ et yiyen insan, şimdi eti pişirmeden yememektedir. Dün topraktan veya sert maddelerden yapılan kap kacak kullanan insan, bugün buzdolabı, elektrikli ızgara, turbo fırın kullanmaktadır.
İhtiyaç duyulan ürünler değiştikçe insanların kullandığı araçlarda değişmiştir.
Örneğin insanoğlu dün toprağı kara sabanla işlerken, bugün traktör ve pulluk kullanmaktadır.
Bu değişimi ve gelişimi gösteren tarihsel süreç içinde insan emeği de sürekli değişmiştir. İnsanlar üretim bilgisini artırmış, üretme ve yaratma becerilerini geliştirmişlerdir.
Tarih boyunca emekçilerin çalışma biçimi de farklılaşarak değişmiştir. Emekçiler önce özgür çalışmışlar sonra köle, daha sonra toprak kölesi ve bugünde ücretli köle hâline gelmişlerdir.
Üretim güçleri gelişirken emekçiler de gelişmiş, yetenek ve üretim bilgi ve becerileri artmıştır. Kısaca üretim güçleri durmamış, sürekli olarak değişmiş ve gelişmiştir.
DÜNYADAKİ TÜM ZENGİNLİKLERİN YARATICISI İŞÇİLERDİR
İşçi sınıfı hayatı yaratan, hayatı üretendir. Bugün; her gün yediğimiz ekmeği, yararlandığımız her şeyi (televizyonu, buzdolabını, masayı, bilgisayarı) giydiğimiz giyecekleri, işçiler yaratmakta üretmektedir.
Şöyle bir düşünelim; yeraltından demir, kömür, petrol işçiler tarafından çıkarılmasa, bütün şalterler inse, bütün fabrikalarda çalışmalar dursa, ulaşımda, inşaatlarda çalışan işçiler iş bıraksalar, belediye işçiIeri çalışmasalar, hayat ne olur?
Hayat durur, elektrik üretilmez, yollar temizlenmez, bir yerden bir yere gidilemez, ne giyecek, ne yiyecek, ne kullanacak bir şey buluruz. Kısaca işçiler üretmezse hayat yaşanmaz, hayat katlanılamaz hâle gelir.
Onun için işçi sınıfı hayatı yaratandır. Gücünün önünde hiç bir güç duramaz. Yeter ki işçi sınıfı birliği ve bütünlüğünü sağlayabilsin.
ÜRETİM İLİŞKİLERİ NEDİR?
Üretimin gerçekleşmesi için, üretim araçlarına, işçilere ve üretim tecrübesine gerek olduğunu belirtmiştik. Bütün bunların toplamına üretim güçleri demiştik. Yukarıda belirttiğimiz şeylerin toplamı üretimin kimlerle, nasıl gerçekleştiğini göstermektedir.
Ama üretimin bir başka yönü daha vardır. Üretim insanların doğaya karşı giriştikleri toplu bir mücadeledir. Bu mücadeleyi insanlar tek başına yapmazlar, bir arada ve topluca gerçekleştirirler.
Çeşitli işkollarında çalışan milyonlarca işçi bu faaliyeti birlikte gerçekleştirirler. Bundan dolayı hayatın sürdürülmesi ve ihtiyaçların karşılanması için işkolları arasında kopmaz bağlar vardır.
İşte çalışma yaşamında yer alanların (işçiler, işverenler, çalışanlar) üretim esnasında zorunlu olarak girdiği ilişkilerin bütününe üretim ilişkileri denir.
Yani üretim ilişkileri, üretim faaliyeti işinde olan insanların üretim esnasında, ürettikleri ürünleri paylaşmada ve ürünleri değiş-tokuş (trampa) etmede birbirleri ile kurdukları ilişkilerin tümüdür.
Bir toplumda üretim ilişkilerinin niteliğini öğrenmek işin o toplumda üretim araçlarına kimin sahip olduğuna bakarız.
Çünkü üretim ilişkilerinin temelinde mülkiyet ilişkileri yatar. Mülkiyet biçimi, insanlar arası ilişkileri belirler. Üretim ilişkileri sistemi işinde üretim araçlarının mülkiyetine göre insanlar sınıflara ayrılır.
Üretim araçlarına kim sahiptir? Üretim araçları topluma ait ise orada sömürü yoktur. insanlar arasında dayanışma, paylaşma ve herkes için özgürlük vardır. Fakat üretim araçları belirli bir azınlığın elindeyse, orada insanlar arasındaki ilişki, insanın insanı sömürmesi şeklindedir.
SOMÜRÜ:
Sömürü üretim yapan işçilerin, ürettikleri ürünlerin büyük bir kısmına üretici olmayan sınıflar tarafından el konulmasıdır.
ÜRETİM BİÇİMİ NEDİR?
Üretim biçimi bir toplumda üretimin nelerle ve nasıl yapıldığını anlatan kavramlardır.
Üretim Biçimi= Üretim Güçleri + Üretim İlişkileridir.
Üretim biçimlerine göre toplumlar farklı adlar alır.
İnsanlık tarihini genel olarak ilkel ortaklaşa toplum, köleci toplum, feodal toplum, kapitalist toplum ve kapitalizm sonrası toplum diye 5 üretim biçimiyle tanımlayabiliriz.
Bu toplum evreleri, üretim biçiminin en önemli özelliğini ortaya koymaktadır. Bu da değişimdir.
Üretim biçiminin değişebilir özelliği halk arasında yaygın olan “böyle gelmiş, böyle gider” sözünün anlamsızlığını
ortaya koymaktadır.
Fakat unutulmamalıdır ki, bir toplumdan bir başka topluma geçilirken mutlaka bir takım toplumsal yasalar işlemiştir.
Toplumsal olayların bütününde neden-sonuç ilişkisi vardır.
Ve işçi sınıfı toplumsal gelişmelere bilimsel çerçevede bakmak zorundadır.
Bu bilimsellik işçi sınıfının örgütlülüğünü artırırken, mücadelesinin gelişmesini ve hak alma gücünü ortaya çıkarır.
ALTYAPI (EKONOMİK TEMEL) NEDİR? ÜSTYAPI NEDİR?
Bir toplumda üretim güçlerinin gelişme düzeyi tarafından belirlenen, üretim ilişkilerinin tümüne altyapı ya da ekonomik temel denir.
Ayrıca yaşanılan toplumun üretim ilişkilerine bağlı olarak şekillenen, politik düşünceler, sanatsal, hukuksal, ahlâki, dini, felsefi görüşler, devlet gibi yönetim kurumları, siyasi partiler, eğitim ve dini kurumların bütününe üstyapı denir. Üstyapı ile altyapı bir bütündür.
SONUÇ: İŞÇİ SINIFI BİLİMİ
İşçi sınıfı bilimi insanlar arası ekonomik ilişkileri, üretim, bölüşüm, değişim ve tüketim ilişkilerini ortaya koymaya ve toplumların gelişme yasalarını göstermeye yarar.
İşçi sınıfının örgütlülüğünü pekiştirmesi, mücadelesini geliştirmesi bilimle donanmasıyla mümkündür.
İşçi sınıfının bilimle kuşanması ve bilimin ışığında yürümesi özgür, aydınlık ve mutlu geleceği yaratacaktır.