- Bölüm
MALLARIN DEĞERİ NASIL HESAPLANIR?
Bir önceki bölümümüzde malların (metaların) değerinin nasıl ölçüldüğünü öğrendik. Malların değeri, üretilmeleri için gerekli emek miktarı ile ölçülüyordu.
Peki, bu ne demekti? Biz bir malın değerini ölçerken; “Bu malın içinde şu kadar emek var” diyorduk. İki malı birbirleriyle karşılaştırırken de aynı şeyi söylüyorduk; “Bu mal diğerinden daha değerli, çünkü bunda diğerinden daha fazla emek var.”
Hemen tekrarlayalım. Emek nasıl ölçülüyordu?
Emek, saatle ölçülüyordu. Yani bir malı üretmek için gerekli emek miktarı, o malın üretilmesi için gerekli olan saatle ölçülüyordu.
Peki, o zaman hemen akla şu soru gelmez mi?
O zaman en ağır alışkanlıkla, bir malı en uzun sürede üreten işçinin ürettiği mal en değerli mi olacak?
Elbette hayır!
O hâlde hangi emek bize malların değerlerini verir? Malların değerlerini ölçtüğümüz emek hangi emektir?
Malların değerlerini ölçtüğümüz emek; Ayşe’nin, Ali’nin, Mehmet’in, Ahmet’in, Aysel’in, Osman’ın emegi değildir. Hünerli işçinin, acemi işçinin, usta işçinin, gocuk işçinin, ihtiyar işçinin emegi de değildir.
Malların değerini ölçtüğümüz emek ortalama emektir. Bunu biraz detaylı tartışalım.
Ülkemizde pek çok işçi çalışmaktadır. Bu işçilerin bir kısmı acemi, bir kısmı ustadır. Bazıları bilgilidir, bazıları ise bilgisizdir. Kimi işçi vasıflı, kimi işçi ise vasıfsızdır. Bütün bu işçilerin emeğinin ortalamasına “sosyal emek” adı veriyoruz. Ortalama bir işçilikle, ortalama bir ustalık düzeyinde ve ülkedeki teknik gelişmenin ortalamasını temsil edecek makinelerle ortaya çıkan emeğe sosyal emek denir.
Bütün malların değeri işte bu sosyal emek tanımına göre hesaplanır. Fiyat: Mallardaki sosyal emek miktarının para ile söylenişinden ibarettir. Örneğin 1 saatlik sosyal emek taşıyan bir malın fiyatı 150 TL ise, “ortalama emek, 1 saatte 150 TL değer yarattı” denir.
İŞGÜCÜNÜN DEĞERİ NASIL HESAPLANIR?
İş gücümüzün bir mal olduğunu biliyoruz. İş gücümüzün de bir değeri vardır. İş gücümüzün değerinin parayla ifadesi ücrettir.
İş gücünün değeri, tıpkı diğer malların değeri gibi ölçülür. İş gücünün değeri, onun üretimi için gerekli sosyal emek miktarı kadardır.
Peki, iş gücünün üretimi ne demektir?
İşçi, iş gücünü işverene satmak zorundadır. Çünkü onun iş gücü dışında satacak bir malı yoktur. İşçi, iş gününün sonunda kendinden bir şeyler eksildiğini, gücünün azaldığını, hatta tükendiğini hisseder. Artık gücünü satamaz hâle gelmiştir. İşverene iş gücünü sattığından, ertesi gün için tükenen gücünü yeniden kazanması gereklidir.
İşçinin tükenen gücünü yeniden kazanması için gerekli olan şeyler nelerdir?
Öncelikle beslenmesi, giyinmesi, barınması gerekmektedir. Ayrıca çocuklarının eğitimini sağlaması, barındırması, giyindirmesi gerekmektedir.
O zaman işçimiz ertesi gün tekrar iş başı yapabilmesini sağlayacak ihtiyaç maddelerini satın almak, giyinmek için elbiseler edinmeli ve oturduğu ev için kira ödemelidir. Söyle bir örnekle açıklayalım.
Diyelim ki; işçinin ertesi gün tekrar çalışabilmesi, işverene iş gücünü yeniden satabilmesi için, günde 3 ekmek, 2 yumurta…, yılda 2 ayakkabı, 1 pantolon…, ev kirası ve başka şeylere ihtiyacı vardır. Bu temel ihtiyaçların günlük toplamını bulalım. (Bir işçinin ortalama net aylığı 900 TL olduğu varsayılarak hesaplanmıştır.)
Yiyecekler için günlük: 7,5 TL
Giyim masrafı günlük: 2,5 TL
Kira günlük: 10,0 TL
Çocukların eğitim için günlük: 5,0 TL
Diğer masraflar günlük: 5,0 TL
Toplam: 30 TL
İşte bulunan bu 30 TL iş gücünün fiyatıdır. İşçimiz ertesi gün tekrar işe başlayabilmek için günlük 30 TL’ye ihtiyaç duymaktadır. İşverenler ise bu günlük ihtiyacı azaltarak, artı-değeri yükseltmek isterler.
Bu bölümü tamamlarsak, iş gücünün fiyatı, yani ücret, işçinin ertesi gün yeniden iş başı yapmasına elverecek kadar ihtiyaç maddesi satın alabileceği bir paradır. Bütün metalar iş gücü adını verdiğimiz metanın fiyatı da (yani ücret) böyle hesaplanmaktadır.
ARTI-DEĞER ve SÖMÜRÜ
İşçiler, işverenler ile aralarında süren tartışmaların, toplu sözleşme görüşmelerinin, grevlerin, lokavtların ve benzerlerinin temelinde yatan tek bir neden vardır; o da artı-değerin nasıl paylaşılacağıdır.
O hâlde işçi sınıfı mücadelesini sürdürebilmek, bu mücadelede güçlü bir şekilde yerini almak istiyorsa, işçi sınıfı bilimi ile donanmalı ve bu bilimin ışığında yürüyebilmeli, artı-değer, sömürü ve benzeri konuları öğrenerek mücadelesini sürekli kılmalıdır.
ARTI-DEĞER NEDİR?
Nasıl üretildiği, üretilenlerin nasıl bölüştüğü, işverenlerin kârlarının nasıl oluştuğunu, işçilerin neden ve nasıl sömürüldüklerini bir örnekle ortaya koyalım.
Örneğimiz için bir işçi seçmemiz gerekmektedir. Ülkemizde yaygın bir işkolu olan tekstil sektöründe çalışan bir işçiyi ele alalım. İşçimizin çalıştığı işyeri, piyasaya gömlek üretmekle meşguldür. İşçimiz de aynı işyerinde gömlek üretmek için işe başlamış olsun.
Hepimiz biliyoruz ki; bir fabrikada aynı ürün üzerinde pek çok işçi arkadaşımız çalışmaktadır, üretimi beraber yapmaktadırlar. Ancak biz şimdilik iş bölümünü bir kenara bırakıp, hesaplarımızı kolay ve anlaşılır yapabilmek için tek bir işçiyi ele alacağız.
Sizce gömlek üreten bir fabrika nasıl kurulur?
Tekstil işvereni elinde bulunan bir miktar parayı artırmaya karar vermiş, bunun için parasını üretken bir kanala aktarmıştır. Çünkü işveren bilmektedir ki; parası evinde ya da kasasında durduğu zaman artmayacaktır. O zaman yapabileceği tek şey vardır; parasını sermayeye çevirmeli, yani parasından para kazanmalıdır.
İşveren arsa satın almış, binalar yaptırmış, alet, edevat, makine, iş araçları, gömlek imalatı için gerekli olan hammadde, yani çeşitli türden kumaş, iplik ve diğer maddeleri piyasadan satın almıştır.
Üretim için her şey hazırdır. Bir tek şeye ihtiyaç kalmıştır. İş gücüne. Yani makineleri kullanacak, gömleği üretecek olan işçilere gereksinimi vardır. İşveren ücret karşılığında çalışmak için iş arayan işçileri kiralar. Bizim örneğimizdeki işçi arkadaşımız da gömlek üreten bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başlamıştır. Üretim için artık her şey hazırdır.
Bizim gömlek üreticisi işçi arkadaşımız fabrikada nasıl çalışır?
Arkadaşımız sabah saat 08.00’de işe gelir. Hammadde olarak kullanılan kumaşı alır, ölçülerine göre keser, makinenin başına geçip, gömleği dikmeye başlar. İplik, düğme gibi yardımcı maddeler; makas, iğne gibi yardımcı araçlar kullanır. Saat 12.30’a kadar çalışır.
Tekstil işçisi arkadaşımız çalıştıkça hammadde (kumaş) ve yardımcı maddeler (iplik, düğme) azalır. Kullandığı makine biraz aşınır. İşçi arkadaşımız iş gücünü, enerjisini harcar, yorulur. Öğle yemeği için ara verilir. İşçi arkadaşımız enerjisini yeniden kazanmak, iş gücünü yerine koymak için yemeğini yer, dinlenir. Öğleden sonra üretim tekrar başlar. Ham madde tükenir. Makineler biraz daha yıpranır. Çalışma saat 18.00’e kadar sürer. İşçi arkadaşımız akşamüstü, iş bitimi saati geldiğinde bir gömlek üretmiştir, ancak tüm gücünü de tüketmiştir. Akşam evine giderken o günkü ücretini de kazanmıştır.
İşçinin ertesi gün tekrar çalışabilmesi için harcadığı enerjiyi yeniden alması gerekir. Bir önceki bölümde anlatıldığı gibi aldığı ücretle o günkü gereksinimlerini karşılamak ister. Peki, işçi arkadaşımız 9 saat çalıştıktan sonra ne için ücret almıştır? İşçi arkadaşımız ürettiği bir gömlek için ücret almıştır. Artık ortada kumaş, düğme, iplik yoktur. Makineler aşınmış ve işgücü harcanmıştır, ancak bu da görünmemektedir. Tükenen, kullanılan, tüm bu şeylerin dışında ortada sadece bir gömlek, başka bir deyişle “mal” vardır.
Acaba bu gömleğin fiyatı nedir? İşçi arkadaşımız gömleği üretmek için kumaş, yani hammadde kullanmıştır. İşveren bir gömlek için gerekli olan kumaşa, kumaşı üretip satan diğer işverene 9 TL ödemiş olsun. Ayrıca iplik, düğme gibi yardımcı mallar için de 3 TL harcamış olduğunu varsayalım. Yine fabrikanın günlük masrafları için; yani elektrik, yakıt, personel gideri ve benzerleri için de gömlek başına 2 TL harcansın. Peki, makinelerin yıpranması ve aşınması da maliyet hesaplarına eklenmesi gerekmez mi?
Elbette, makineler bir kere de değil, ama her gömleğe kendilerinden bir şeyler katarak, yavaş yavaş eskir, tükenir. Makinelerin aşınma payına amortisman denir. Aşınma (Amortisman) payı olarak da sözü geçen fabrikada gömlek başına 50.000 TL gitsin. Şimdi tüm maliyetleri toplayalım:
Hammadde: 9 TL
Yardımcı maddeler: 3 TL
İşletme giderleri: 2 TL
Amortisman: 1 TL
Toplam: 15 TL
- BÖLÜM
ARTI-DEĞER NEDİR?
ARTI-DEĞER NASIL ÜRETİLİR?
İşveren bir gömlek için 15 TL’lik masraf yapmıştır. İşçi, 9 saatlik çalışma sonucunda 15 TL’lik masrafla bir gömlek üretmiştir. Peki, işveren bu gömleği pazarda kaç paraya satabilir?
Eğer 15 TL’ye satarsa, zarar eder. Neden? Çünkü henüz işçinin ücreti hesaba katılmamıştır. Demek ki işveren gömleği 15 TL’nin üzerinde satmak zorundadır. Varsayalım ki gömlek piyasada kaliteli bir gömlek olarak değerlendirilir ve 75 TL’ye alıcı bulur. Bu durumda aradaki fark:
- Gömleğin satış fiyatı: 75 TL
- Maliyet: 15 TL
- Fark: 60 TL
Bu 60 TL’lik değer, çalışma gücünü tükettirerek üreten tekstil işçisinin o mala kattığı değerdir. İşçinin 9 saatlik çalışması gömlek de cisimleşmiş ve böylece işçi 60 TL’lik yeni değer yaratmıştır.
Yeni değer yaratabilen tek mal iş gücüdür. İşçi ve işveren bu yeni değeri, yani örneğimizdeki 60 TL’yi paylaşmak zorundadır. Asıl kavga bu paylaşımından doğar.
Eğer işveren işçiye tüm ürettiği değeri, yani 60 TL’yi verirse, kendisine hiçbir şey kalmayacaktır. Oysa işveren fabrika kurup, hammadde alırken ve bunlar için parayı tam öderken, ileride üretilecek gömleklerden kâr yapacağını planlamaktaydı ve işte o kârı yapacağı zaman gelmiştir.
Örneğimizdeki arkadaşımız ücret olarak günlük 20 TL yevmiye alsın. Yani arkadaşımız bütün gün çalışıp, karşılığında ücret olarak 20 TL alıyor olsun. Arkadaşımız bir gömleği ne kadar sürede üretmiştir? 1 günde. O zaman ücreti ne kadardır? 20 TL.
Peki, yarattığı değer ne kadardır? 60 TL. Öyleyse:
- Yarattığı değer: 60 TL
- Ücreti: 20 TL
- Fark: 40 TL
Yani işveren, işçinin ürettiği gömleği piyasada satarak 40 TL kâr elde etmiştir. Ama bu kâr işçinin yarattığı 60 TL’lik değerden elde edilmiştir. İşçinin iş gücünü satarak ve iş gücü için aldığı paraya, örneğimizdeki 20 TL’ye ücret; işverenin el koyduğu paraya, örneğimizdeki 40 TL’ye ise artı-değer adı verilir.
Formüle etmek gerekirse:
Artı-değer = İşçinin yarattığı değer – Ücret
Özetlersek: İşçi iş gücünün değerinden fazla değer yaratır. İş gücü; kullanıldığında değerinden fazla değer yaratan özel bir maldır. İşçinin kendi iş gücünün değerinden fazla ürettiği değere artı-değer denir. Sömürünün kaynağı artı-değerdir.
SERMAYE NEDİR?
Yukarıdaki hesabı bir işçi üzerinden yaptık. Ve dedik ki; “İş bölümünü şimdilik bir kenara bırakalım!” Oysa biz biliyoruz ki; yaşadığımız toplumda üretim tek tek işçilerle yapılmaz. Fabrikalarda, işyerlerinde pek çok işçi yan yana çalışır. Çünkü yaşadığımız toplumda üretim araçları az sayıda işverenin elinde toplanmıştır. Bununla birlikte üretim topluca yapılır.
İşverenler yanlarında çalıştırdığı tüm işçilerin artı-değerine el koyarlar ve sermaye böylece artar. Bundan çıkan en doğal sonuç şudur: Sermaye işçilerin birikmiş emekleridir.
İŞÇİLER NASIL SÖMÜRÜLÜR?
İşverenler, işçilerin yarattığı değerlere el koyarak zenginleşirler, sermayelerini artırırlar, ekonomik olarak büyürler. İşçiler ise bütün değerleri yarattıkları hâlde ancak geçinebilecek kadar ücret elde ederler.
Elbette bizler biliyoruz ki; sömürü olmadan işverenlerin sürekli zenginleşmesi, işçilerin ise gün geçtikçe daha da yoksullaşması mümkün değildir.
Tekrar örneğimize geri dönelim; İşçi arkadaşımız günde 9 saat çalışıp, karşılığında 20 TL ücret alıyordu. Ancak arkadaşımız bütün günlük çalışmasında tam 60 TL’lik değer yaratmaktaydı. Yani arkadaşımızın toplam çalışma süresinin 1/3’ünü (1/3’ünü) kendisi için, geri kalan 2/3’ünü (2/3’ünü) de işveren için çalışmış oluyordu.
İşçinin ücreti olan 20 TL; işçilerin kendisi için çalıştıkları sürenin parası, yani ücret olarak ödenmiş emektir. Geri kalan 40 TL ise fazla çalışma süresi, yani ücreti ödenmemiş, tam anlamıyla; artı-değerdir. İşverenin kârını demeden emeğin yarattığı değere el koymasına sömürü denir.
SÖMÜRÜ ORANI NASIL BULUNUR?
İşçilerin artı-değerlerine el konarak sömürüldüğünü öğrendik. Peki, işçiler ne kadar sömürülür? Sizler ne kadar sömürüldüğünüzü biliyor musunuz?
İşçilerin ne kadar sömürüldüğünü gösteren orana sömürü oranı denir. Sömürü oranı herhangi bir işletmede, herhangi bir okulda, herhangi bir ülkede işçilerin ne kadar sömürüldüğünü gösteren orandır.
Sömürü oranını bulmak için işverenin el koyduğu artı-değer, işçinin ücretine bölünür.
Örneğimiz için sömürü oranını bulmak istersek:
Sömürü Oranı = (Artı-Değer / Ücret) x 100
Sömürü Oranı = (40 / 20) x 100 = %200
Demek ki; gömlek üreten tekstil işçisi arkadaşımızın sömürülme oranı %200’dür. Aynı hesaplama yöntemini şu formülle de yapabiliriz:
Sömürü Oranı = (İşveren için çalışılan süre / İşçinin kendisi için çalıştığı süre) x 100
Sömürü Oranı = (6 / 3) x 100 = %200
ARTI-DEĞERİ NASIL ARTIRILIR?
İşverenler artı-değeri artırarak kârlarını yükseltmek isterler. Peki, artı-değer nasıl artırılır? Bunu bulmak için örneğimize geri dönelim; İşçimizin 3 saat kendisi için, 6 saat ise işveren için çalışmakta, bu durumda sömürü oranı %200’ü bulmaktaydı.
İşverenlerin çalışma süresini 9 değil, 12 saate uzattıklarını düşünelim. Ancak işçi arkadaşlarımızın ücreti değişmesin. Yani yine 20 TL alsın. Bu durumda işveren için çalışılacak süre 6 saatten, 9 saate çıkmış olacaktır. Formülümüzü hatırlayalım:
İşveren için çalışılan saat / İşçinin kendisi için çalıştığı saat x 100
Sömürü Oranı = (9 / 3) x 100 = %300
İşçinin artı-değerini artırmanın bir yolu, onun çalışma süresini artırmaktır.
Bir başka yöntem ise, işçinin kendisi için çalıştığı süreyi azaltmaktır. Yine formülümüze dönelim:
Sömürü Oranı = (İşveren için çalışılan saat / İşçinin kendisi için çalıştığı saat) x 100
Sömürü Oranı = (6.5 / 2.5) x 100 = %260
İşçinin artı-değerini artırmanın bir yolu onun kendisi için çalıştığı süreyi azaltmaktır.
Sömürüyü artırmanın en temel ve en gizli yolu ise; işçilerin üretkenliğini artırmak, yani emeğin verimliliğini yükseltmektir.
Bu nasıl olur? Örneğimizde işçimiz normal bir çalışma ve ortalama gelişmişlikteki makine ve aletlerle günde bir gömlek üretiyor. 60 TL’lik değer yaratıyor, karşılığında ise 20 TL’lik ücret alıyordu.
Varsayalım işverenler işçiyi 9 saat içinde, öncekinden daha fazla çalıştırarak ve makineleri daha fazla geliştirerek günde 1 değil, 2 gömlek üretsinler. Yani işçi arkadaşımız öncekinden daha fazla yorularak 1 yerine 2 gömlek üretsin ve 60 TL değil 120 TL değer yaratsın.
Peki, işçimizin şu anki ücreti nedir? Elbette yine 20 TL. Çünkü yine bir gün çalışmıştır.
Peki, ürettiği artı-değer miktarı nedir?
Artı-değer = Üretilen değer – Ücret
Buna göre:
Artı-değer = 120 TL – 20 TL = 100 TL
Sömürü oranını bulalım:
Sömürü Oranı = (Artı-Değer / Ücret) x 100
Sömürü Oranı = (100 TL / 20 TL) x 100 = %500
Görüldüğü gibi çalışma saati artırılmadığı hâlde üretilen artı-değer %500’e çıkmış, yani işçinin ürettiklerinden işverenin cebine daha fazla değer girmiştir. Artı-değer artırmanın bir yolu, emeğin üretkenliğini artırmak, onu daha fazla üretmeye zorlamaktır.
- BÖLÜM
HİZMET SEKTÖRÜ VE ARTILIK DEĞER
Bir fabrikada çalışan işçinin nasıl sömürüldüğünü öğrendik. Peki, hizmet sektöründe ya da kendi sektörümüzde çalışan bir işçinin bu süreçteki rolü nedir?
Biz biliyoruz ki üretim fabrikada yapılır; ancak işveren ürettiği gömlekleri deposuna koyduğunda, yani pazara çıkarmadığında, depodaki gömleğin bir değeri yoktur. Depodaki gömlek, satılmadığı, yani tüketiciye ulaşmadığı sürece işverene para kazandıramaz.
İşte hizmet sektörü bu noktada devreye girer. Depodaki gömleğin (bunu tüm tüketim maddeleri için düşünebiliriz) pazara götürülmesi, pazarda satışa sunulması ve tüketici tarafından alınması sayesinde gömlek üreticisi kâr elde eder.
Hizmet sektöründe çalışan işçinin görevi, malları müşteriyle buluşturmaktır. Yani malları depodan mağazaya taşıyan nakliyeci, bunları reyonlara yerleştiren işçiler, reyonlarda bunları satan tezgahtarlar, kasada parayı alan kasiyerler, mağazanın temizliğinden sorumlu görevliler vs. malların satışında aktif rol oynarlar.
Bu nedenle hizmet sektörü olmadan, işverenin kâr elde etmesi mümkün değildir.
EMEK SÖMÜRÜSÜNE HAYIR
Diyelim ki, kendi çalıştığımız mağaza ya da market (Carrefour, Migros, Tansas vs.) örneğinde üretilen gömleğin satış işini üstlensin. Fabrika sahibi elde ettiği artı-değerin bir kısmını (örnekteki 40 TL) mağaza sahibine bırakarak malın satışının gerçekleşmesini sağlar, (örneğin 10 TL) mağaza sahibi de bu gömleğin satışının gerçekleşmesi için kendine bina, reyonlar kurar, iş gücü kiralar.
Mağaza sahibine; gömlek üreticisi işveren, her gömlek için 10 TL bıraktığını söylemiştik. Mağaza sahibi (günlük masrafı şöyle olsun):
- Bina kirası: 1 TL
- Diğer harcamalar (elektrik, su): 1 TL
- Amortisman ve personel giderleri: 3 TL
- Toplam: 5 TL
Mağaza sahibi işveren gömlek başına 5 TL kâr elde etmektedir.
Elektrik, su, amortisman sabit olduğundan dolayı mağaza sahibi kârını artırabilmek için işçi ücretlerini kısmak zorundadır. Peki, mağaza işvereni 1 yerine 2 gömlek sattığında bu maliyet ve kâr nasıl gerçekleşir?
- Kira (değişmeyecek): 1 TL
- Elektrik, su vb. harcamalar (değişmeyecek): 1 TL
- Personel giderleri (değişmeyecek): 3 TL
Ancak, 1 yerine 2 gömlek satıldığı için kâr 5 TL yerine 15 TL olacaktır. İşte bu nedenle hizmet sektöründe, daha fazla satış için personel eğitimi, kıyafet standartları, reklam kampanyaları, promosyonlar, güler yüzlülük vb. şeyler yapılır veya istenir.
Hatta işverenler kimi zamanlar, hizmet işçisine küçük primler önererek satışları artırmaya çalışır. Hizmet sektörü, fabrikada üretilen artı-değerin işverenin cebine kâr olarak girmesinde asli bir rol oynar. Eğer hizmet sektörü olmazsa, ne fabrika işvereni ne de mağaza sahibi kâr elde edebilir.
Üretim bir süreçtir. Sadece basit bir gömlek üretimi için bile, pamuk tarlasında çalışan işçilere, pamuku ipliğe çeviren işçilere, düğme ve benzerlerini üreten işçilere, nakliyat işçilerine, fabrika işçilerine, depo görevlilerine ve hizmet sektöründe çalışan işçilere ihtiyaç duyulur. Bu aşamalardan biri dahi gerçekleşmese, örneğin pamuk ekilmese, toplanmasa, gömlek üretilmese, elektrik kullanılmasa ya da mağazada satılmasa, kâr elde edilemez.
Bu nedenle işverenler en küçük bir işçi hareketinde dahi (hizmet sektöründe ya da fabrikalardaki grevlerde, direnişlerde veya iş yavaşlatmalarda) ortak tavırlar alırlar. Çünkü işverenler kârın nasıl oluştuğunu bilirler. Bu, aynı zamanda işçi mücadelesindeki ortaklığın ne kadar önemli olduğunu gösterir.
SONUÇ
Birbirini tamamlayan “Üretim Nedir?”, “Yaşadığımız Toplum ve İşçiler” ve “İş gücü ve Artı-Değer” adlı bu üç broşürde, Ekmek ve Onur İşçi Derneği’nin eğitim çalışmaları kapsamında öncü işçilerin sınıf ve sendikal bilincinin gelişmesi planlanmış ve bu sayede daha güçlü ve daha etkin bir işçi sınıfının yaratılması amaçlanmıştır. İşlediğimiz konular, aslında her gün karşılaştığımız, her gün yaşadığımız ama tam olarak kavrayamadığımız temel olaylardır. Bu olaylar bilinçli olarak karmaşıklaştırılmakta ve içinden çıkılmaz hâle sokulmaktadır.
Ama gördük ki, anlaşılamaz denilenler anlaşılır, bilinmez denilenler öğrenilir, değişmez denilen şeyler bir gün mutlaka değişir.